Öğrenen iletişim ile değişim başlıyor

Öğrenen iletişim ile değişim başlıyor


İletişim sözcüğü, günlük hayatta en çok kullandığımız sözcüklerden olabilir. Ancak gerçek anlamda bizim için ne ifade ediyor? İletişim doğuştan bize verilen bir yetenek midir? Yoksa öğrenilebilir ve geliştirilebilir mi? Peki öğrenen iletişim nedir? Markalar tarafında öğrenen iletişim stratejileri nasıl uygulanır? Tüm bu soruların yanıtlarına gelin birlikte bakalım.

İletişim profesyonelleri olarak iletişim denince aklımıza genellikle radyo, televizyon, gazete, internet sitesi, dijital platformları içeren kitle iletişim araçları gelir. İngilizce’de “communication” olan ve bir kısım eğitimcinin “haberleşme” dediği iletişim sözcüğü; “anlamları bireyler arasında ortak kılma” anlamına gelen “communicate” sözcüğünden çıkmıştır.

İletişim; bireyler arası bir etkileşim sürecidir. Evrim merdiveninin en üst basamağını işgal eden en evrimli canlı insandır. Jest ve mimikleri en iyi kullanan, gelişmiş refleks ve iç güdülerinin yanında dil ile çok karmaşık öğrenilmiş davranışlarla iletişim yapan tek varlık. Anne karnında korteksin oluşumuyla birlikte hissettiklerimizle başlar, doğumun gerçekleşmesiyle devam eder. Bebeğin o ilk çığlıkları bu dünyadaki ilk iletişimidir, daha sonra anneyle iletişimini güçlendirerek hayatta kalma ihtiyacını güven altına alır. Büyüdükçe iletişim kurduğu insan sayısı artar, iletişimi öğrenir.

İletişim kavramı, süreç, etki, düşünce, haber, duygu, anlatım, uzaklık temel eğitim becerileri gibi birçok kavramı içeren karmaşık ve çok boyutlu bir süreci içerir. Anlamları sembolize eden sözcükler, işaretler, tavırlar, mimikler, şekiller ve renkler, sadece iletişim olamaz. Çünkü Çince yazılmış bir metin bizim için bir anlam taşımaz. Çünkü bu metindeki sembollerin anlamını Çince bilmiyorsak çözemeyiz.

Öğrenme ve iletişim ilişkisi

Öğrenme bir iletişim sürecidir. Son yıllarda yapılan çalışmalar bilgi geçişini iletişim kuramlarına dayandırma konusunda yoğunlaşmıştır. Öğrenici, tıpkı iletişim sürecinde olduğu gibi eğitim sırasında öğretenle ve onun düzenlediği çevre ile etkileşimde bulunur. Öğretenin bir konuyu öğrenicilere öğretmeye uğraşması, o konunun hedef davranışlarını onlara kazandırmaya çalışması demek. Halbuki biz, davranış değişikliği getirmek üzere fikir, bilgi, haber, tutum, duygu ve becerilerin paylaşılması sürecini iletişim (communication) olarak adlandırıyoruz. Öyleyse, öğreticinin öğrenicilere herhangi bir konuda bir şey öğretebilmesi, kendisiyle öğreniciler arasında o konuda bir iletişimin kurulmasına bağlı.

Bir iletişim olgusunun etki ve başarısı bir kimsede meydana gelen istendik değişikle ifade edilir. Bu değişiklik ise bu kimsenin söz konusu süreçteki mesaja karşı gösterdiği reaksiyon ve tutumu ile belirlenir. Bu durum, iletişimle öğrenmenin ilişkili olduğu gerçeğini ortaya koyar.

Öğrenen iletişim nedir?

İletişim; öğrenilebilir bir beceri ve öğrenerek geliştirilebilir, etkisini de bu sayede artırabilir. Öğrenen iletişim ise; mesajı ulaştırmak istediğimiz kişi ya da kitlelerin nabzını sürekli tutarak, deneyim odaklı sürdürülebilir iletişim ortamı sunmaktır. Deneyim ortamından alınan geri bildirimlerle iletişimi geliştirmek dönüştürmektir. Oradan alınan bilgiyi işlemek ve eyleme dönüştürmek de öğrenen iletişim kapsamında hayati önem taşır.

Markalar öğrenen iletişim modeliyle nasıl fark yaratır?

İletişim kanallarının çok çeşitli olduğu günümüzde birçok marka öyküsünde de olduğu gibi, farklılık yaratma özellikle iletişim kanallarını etkin kullanma veya kendi iletişim kanallarını oluşturma ile gerçekleşmiştir. İletişim kanallarını farklı kullanabilmek için, geleneksel birçok iletişim yolu yanında yenilikçi yöntemlerde de farklılaşma noktasına odaklanmak önemli. Dijital dünyada yaşanan gelişmeler, yeni nesil kanalları geleneksel kanallardan daha aktif, daha etkin bir biçimde ortaya çıkardı. Rekabeti farklı boyutlara taşıyan bu yenilikler, markanın yeni odak noktalarından biridir.

2010 sonrasında yaşanan dijitalleşmeyle birlikte, hızlı değişime ayak uydurmak ilk başta oldukça zor oldu. Fakat pandemiyle birlikte hem bireyler ve hem de markalar değişim sürecine çok hızlı bir şekilde uyum sağladılar, öğrendiler ve uyum sağlamaya başladılar. Ve geçtiğimiz süreçte pandemi bize, “toplumsal fayda”nın hayati önemini bir kez daha gösterdi. Yapılan araştırmalar, tüketicilerin özellikle bu dönemde toplumsal faydayı merkezine almayan markaları “sonsuza kadar” hayatından çıkaracağına işaret ediyor. Artık tüketicilerin markalara karşı beklentilerinin farklılaştığı bir dönemdeyiz. Tüketiciler, şirketlerden sosyal fayda için aksiyona geçmelerini ve hatta yasaların değişmesinde aktif rol oynamalarını bekliyor. Kısacası markalar iletişim stratejilerinde pazarın ve hedef kitlelerinin, paydaşlarının nabzını tutarak iletişim stratejilerini sürekli öğrenme ve gelişme üzerine kurguluyorlar. Ancak bu şekilde uygulanabilir ve sürdürülebilir iletişim stratejileri ortaya çıkıyor.

Yeni nesil marka iletişimi geleneksel anlayışın tam tersinde işlemleri yürütüyor. Marka yönetimi artık insanların eline geçti. Fiziksel olarak eline geçmedi. Ama markayı kullanan kişiler daha fazla söz sahibi oldu. Önceden ürünün satış fiyatını daha çok pazarlama belirlerdi. Şimdi ise ürünün fiyatını değeri belirliyor. Yeni nesil marka iletişim noktasında bu değerin en önemli kısmını deneyim oluşturuyor. Buna kullanıcı deneyimi veya öğrenen kullanıcı da diyebiliriz.

İnsanların kullandıkları ürünler sonrasında yaşadıkları her türlü durum bu deneyimin içine girer. Artık kullanıcı ve iletişim odaklı bir satış düzeni geldi. İşte bu yüzden yeni nesil marka iletişimi önem kazandı. İnsanlarla yaşanılan iletişim sayesinde marka değeri daha yukarıları çıkabildi. Yeni nesil marka iletişimi kullanıcı odaklı ve öğrenen iletişim modeline dayalı olmalıdır. Markaların da insanlaştığı günümüzde, asıl söz sahibinin de artık sürekli deneyimleyen ve markayı öğrenen kullanıcılar olduğunu unutmayalım.